-
1 kípkırmızı olmak
-
2 kıpkırmızı olmak
v. turn scarlet, flush scarlet, crimson, flame, glow -
3 kıpkırmızı olmak
(face) to glow -
4 kípkırmızı kesilmek
= kípkırmızı olmak зали́ться кра́ской; побагрове́ть -
5 kípkırmızı
о́гненно-кра́сный; багро́вый••- kípkırmızı olmak
- sevinçten kípkırmızı oldu
- yüzü kípkırmızı kesilmişti -
6 kıpkırmızı
кра́сный-прекра́сный, соверше́нно (весь) кра́сный; я́рко-кра́сный, о́гненно-кра́сный; багро́выйkıpkırmızı kesilmek или kıpkırmızı olmak — си́льно покрасне́ть, зали́ться кра́ской; побагрове́ть
-
7 kıpkırmızı
-
8 багроветь
-
9 turn scarlet
kıpkırmızı olmak, pancar gibi olmak -
10 turn scarlet
kıpkırmızı olmak, pancar gibi olmak -
11 раскраснеться
-
12 разгораться
несов.; сов. - разгоре́тьсядрова́ разгора́ются — odunlar alevleniyor
щёки у неё разгоре́лись — yanakları kıpkırmızı olmuştu
3) перен. alevlenmek; kızışmakполе́мика разгоре́лась — tartışma kızıştı / alevlendi
стра́сти разгоре́лись — ihtiraslar alevlendi
в любо́й моме́нт мо́жет вновь разгоре́ться вооружённый конфли́кт — silahlı çatışma her an yeniden alevlenebilir
-
13 разрумяниться
сов.1) разг. yanaklarına bol allık sürmekона́ разрумя́нилась от моро́за — ayazdan yanakları kıpkırmızı oldu
-
14 flush scarlet
v. kıpkırmızı olmak, pancar gibi olmak -
15 flush scarlet
v. kıpkırmızı olmak, pancar gibi olmak -
16 густо
sık,bol bol* * *sık; bol bol ( изобильно)гу́сто поли́ть макаро́ны со́усом — makarna üzerine koyu koyu salça dökmek
сли́ва гу́сто усе́яна плода́ми / цвета́ми — erik pıtrak gibi
цветы́ поса́жены о́чень гу́сто — çiçekler çok sık dikilmişti
гу́сто покрасне́ть — kıpkırmızı olmak, pancar kesilmek
••вре́мени у нас не гу́сто — разг. vaktimiz pek yok
-
17 blush
n. yüz kızarması, utanma————————v. kızarmak, yüzü kızarmak, utanmak, kırmızılaşmak* * *1. utanma (n.) 2. utan (v.) 3. yüz kızarması (n.)* * *1. noun(a red glow on the skin caused by shame, embarrassment etc.) (yüz)kızarma2. verb(to show shame, embarrassment etc by growing red in the face: That girl blushes easily.) (yüzü)kızarmak, kıpkırmızı olmak- blustery -
18 flame
n. alev, hiddet, parlaklık, alev kırmızısı, sevgili, göz ağrısı————————v. alevlenmek, alev alev yanmak, alev almak, kızarmak, kıpkırmızı olmak* * *1. alevlen (v.) 2. alev (n.)* * *[fleim] 1. noun(the bright light of something burning: A small flame burned in the lamp.) alev2. verb1) (to burn with flames: His eyes flamed with anger.) alev alev yanmak2) (to become very hot, red etc: Her cheeks flamed with embarrassment.) alev gibi yanmak•- flaming- flammable
- flame of the forest -
19 glow
n. kızarma, kızgınlık, parıltı, coşku, heyecan, hırs, şevk, ihtiras————————v. kızarmak, kıpkırmızı olmak, korlaşmak, kızıllaşmak, coşmak, yanmak, parlamak* * *1. parılda (v.) 2. parıldama (n.) 3. yan (v.) 4. hararet (n.)* * *[ɡləu] 1. verb1) (to give out heat or light without any flame: The coal was glowing in the fire.) pırıldamak, kor gibi parlamak2) (to have red cheeks because of heat, cold, emotion etc: The little boy glowed with pride.) yanakları kızarmak2. noun(the state of glowing: the glow of the coal in the fire.) kızıllık- glowing- glow-worm -
20 redden
v. kırmızılaştırmak, kızarmak, kırmızılaşmak, kızıllaşmak* * *1) (to make or become red or redder: to redden the lips with lipstick.) kızar(t)mak2) (to blush: She reddened as she realized her mistake.) kızarmak, kıpkırmızı olmak
- 1
- 2
См. также в других словарях:
kıpkırmızı kesilmek (veya olmak) — yüz herhangi bir nedenle çok kızarmak Kız utancından kıpkırmızı kesilmiş. Ö. Seyfettin Orhan ın pembe esmer yüzü kıpkırmızı olmuştu. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
kesilmek — nsz 1) Kesme işi yapılmak 2) Bitkin duruma gelmek, gücü, takati kalmamak, çok yorulmak Sonunda elleri, ayakları yorgunluktan kesilerek uzanıyorlardı yattıkları hasırlara. N. Cumalı 3) Gibi olmak, benzemek, dönmek Senelerden beri hizmetçinin,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
gümletmek — i Güm diye ses çıkmasına neden olmak Yumruklar kürsüyü ve rahleleri gümletiyor, yüzler kıpkırmızı kesiliyor, dişler gıcırdatılıyordu. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük